Why can't we learn English? Or why do we understand but can't speak it? “Burada yazan cümleyi tam olarak anlayamadım.” ya da “Anladım ama cevap veremem.” veya “Cevap verebilirim ama akıcı konuşamam.” diyorsanız sizleri bu yazıda kısa bir süreliğine ağırlamak isterim.
İngilizce, ilk olarak 5. Yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmış, modern zamanlarda ise küresel bir lingua franca (ortak bir dili veya lehçeyi paylaşmayan insanların birbiriyle iletişim kurmak için kullandığı ortak dil) haline gelmiş bir dildir. Dünya üzerinde anadil ve ikinci dil olarak toplamda 1,8 milyar insan tarafından konuşulur. Resmi dil olarak en çok kullanılan 3. dil olmasına rağmen en çok konuşulan 1. dildir. Sayısal verilerle sizleri çok fazla sıkmadan gelin bu işin mutfağına birlikte göz atalım.
Ülkemizde eskiden 4. sınıf ile başlayan yabancı dil öğrenim yaşı günümüzde 2. sınıfa kadar hatta okul öncesi döneme kadar inmiştir. Eskiden 4. sınıf ile birlikte başlayıp, üniversite hazırlık sınıfı da dâhil olmak üzere kişiler 1o yıllık ( 5 yıl ilk ve ortaöğretim + 4 yıl lise eğitimi + 1 yıl üniversite hazırlık ) yabancı dil öğrenimi alırlar. Bu 10 yıllık sürenin sonunda ortak bir ağızdan “Anlıyorum ama konuşamıyorum.”, “Yıllardır İngilizce öğrenimi gördüm ama hala İngilizce hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorum.” gibi dillere pelesenk olmuş ifadeler söylenir. Peki, bu noktada yapılan hata nedir? Neyi yanlış yapıyoruz? sorularının cevabına ve sunduğumuz çözüm yöntemlerimize bakalım.
İlk olarak basmakalıp şekillerde ve güncel olmayan yöntemlerle yapılan dil öğrenimi ya da edinimi bizlere başlarda bir şeyler katıyor gibi gözükse de uzun vadede aslında çokta fazla bir şey katmaz. Anadilimizi öncelikle dinleyerek, o dile maruz kalarak; daha sonrasında yavaş yavaş önce hecelerle, heceleri kelimelere kelimeleri de cümlelere dökerek konuşmaya başlarız. Belirli bir süre zarfında dinleme ve konuşma edinimlerimizi sağladıktan sonra 2. zorlu aşamaya, okuma-yazma kısmına geçip ilerleyen süreçte de dilbilgisi kurallarını öğrenip dil öğrenimimizi tamamlamış oluruz.
İngilizce öğrenme serüvenimiz ise hemen hemen çoğu durumda tersten başlayıp başa doğru gider. Yapılan yanlış belki de buradadır. Yanlış aramakla vakit kaybetmektense “Nasıl fayda sağlayacak ve uzun yıllar sürecek bir dil öğrenimi sağlarım?” sorusuna odaklanalım. Kısacası dil öğrenimimizin sürekliliğini sağlamak amacıyla öğretim yöntemlerimizi gözden geçirmeli, dil öğrenmekteki amacımızı saptamalı ve bizi hedefimize götürecek ve bize en uygun yöntemi bulmalıyız. Bu konularda kendimizi geliştirmeli ya da işin uzmanı olan kişilerden destek almalıyız. Dil öğreniminde tekrarın önemini, kendimizi geliştirmemiz gereken noktaları ve nerelerde yardım almamız gerektiğini de bir başka yazımızda kahve eşliğinde konuşuruz. Sağlıkla ve huzurla kalmanız dileğiyle.